UYGUR TÜRKLERİ VE ÇİN MEZALİMİ

      
        Doğu türkistan kan ağlıyor !

Doğu Türkistan

 (Uygurcaشەرقىي تۈركىستان Sherqiy TürkistanKırgızcaЧыгыш Түркистан /چىغىش تۇركىستان /Çığış TürkistanÇince東突厥斯坦pinyinDōng Tūjuésītǎn), veya Uyguristan, bağlam ve kullanıma bağlı olarak birden çok anlamı olan bir terimdir.Tarihsel olarak, bu terim 19. yüzyılda Nikita Bichurin gibi Rus Türkologlar tarafından, Qing hanedanlığının Sincan eyaletinin güneybatı kesimindeki Tarim Havzası'na atıfta bulunan bir başka Batı terimi olan Çin Türkistanının yerini almak için icat edildi. Orta Çağ Farsça toponymi "Türkestan" ve türevleri, daha fazla bölgenin yerel nüfusu tarafından kullanılmadı ve Çin, Çin’in Çin’den kontrol ettiği kısımları ile Batı Bölgeleri olarak Han Hanedanı’ndan beri üst üste gelen bir alan için kendi adına sahipti. 18. yüzyıldan itibaren. Tarim Havzası'nın tarihi Uygur ismi Uygurca'da "Altı Şehir" anlamına gelen Altishahr'dur.

Orta Asya'nın orta bölümünde yer alan büyük Türkistan'ın doğu kesimidir. "Doğu Türkistan" kavramının coğrafi kapsamı, farklı zamanlarda ve farklı belgelerde hep farklılık göstermiştir; kimi kaynaklara göre Tarım Havzası bölgesini – yani günümüz Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi'nin güney ve batı kesimlerini kimi kaynaklara göre Xinjiang'ın tümünü kapsar.

20. yüzyıldan itibaren Uygur ayrılıkçıları ve destekçileri, Doğu Türkistan'ı (veya "Uyguristan'ı") Xinjiang'ın tamamı için ya da bugünkü Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi'ndeki bağımsız bir devlet için (muhtemelen Urumçi ile başkenti olarak) kullandılar. Çin adına “Yeni Sınır” anlamına gelen Xinjiang adını reddediyorlar ve ismin yansıtıldığı Çin perspektifinden dolayı, diğer Türk gruplarıyla bağlantıyı vurgulamak için Doğu Türkistan'ı tercih ediyorlar. Ancak milliyetçi yazılarda bile Doğu Türkistan daha eski ve daha dar coğrafi anlamını korudu. Çin'de, terim Avrupa sömürgeciliğindeki kökenleri ve militan gruplar tarafından günümüzdeki kullanımı nedeniyle olumsuz çağrışımlara sahiptir. Çin hükûmeti aktif olarak kullanımınına karşıdır.

Doğu Türkistan, 1991 yılında kurulan, Bildirilmemiş Milletler ve Halklar Örgütü'nün (UNPO) kurucu bir üyesidir.

Çin ve uygur türkleri münasebeti

Çin ve uygur türklerini inceleyecek olursak bunun kısaca bir yazıyla bitmesi mümkün değildir.Altında yüzlerce yıllık bir tarihin yattığı gerçektir.Ancak benim edindiğim kısa bilgilere göre çin ve uygur türkleri münasebetlerinin en yoğun ne zaman başladığını bu kısa yazım özetliyecektir.

Çin orduları 1757’de Doğu Türkistan’ı işgâl ettiği zaman ülke “Hocalar” idâresinde bulunuyordu. Hocalar idâresi aslında bölgeye XVI. asırdan itibâren hâkim olan Kalmukların te’sis ettiği sistemin bir tezâhürüydü. Kalmuklar, Doğu Türkistan şehirlerini doğrudan doğruya idâre etmek yerine, halk üzerinde büyük nüfûz sâhibi Hocalar’ın vâliliğini tercih etmişti. Nakşîbendî Tarîkatı’na mensup Hocalar, bilhassa Altışehir’de güçlenmiş ve siyasî iktidârı ele geçirmişti. 7
Çin’in Mançu Sülâlesi ile birlikte yayılmacı politika benimsemeye başlamasına, “Hocalar”ın arasında görülen gruplaşmalar tuz biber ekti. Doğu Türkistan’daki iç bölünmüşlüğü fırsat bilen Çin orduları, bölgeyi baştanbaşa işgâl etti. Hemen dışarıdan göçmenler getirtilip yerli halkın arazileri ellerinden alındı. 1795 senesine gelindiğinde Çin imparatorunun emriyle câmiler, medreseler, hamam ve vakıflar satıldı. Ancak ağır vergi tahsili ve bölge vâlilerinin sert tutumları Uygurlarda bir aksülâmele sebep oldu. Böylece 1795’ten 1865’e kadar muhtelif yerlerde isyanlar baş gösterdi.
Bu isyanların neticesinde Yakup Bey, Çin idârecilerine karşı muvaffakiyet sağlamış ve Çin’in istilâsına son verip Doğu Türkistan’da İslam Devleti’ni te’sis etmeyi başarmıştı. Fakat ne yazık ki, bu devlet uzun ömürlü olamamış ve Yakup Bey’in vefatından sonra Çin ikinci defa 1878’de bölgeyi tekrar işgâl etmişti. Bu işgâlde Rusya’nın bölgede yayılmasını istemeyen İngiltere’nin de teşviki müessir oldu. Çin’in hem iktisadî, hem de siyasî zulmünden bunalan Doğu Türkistan halkı Hoca Niyaz liderliğinde Şarkî İslam Cumhuriyeti’ni ilân etseler de bu hükümetin de ömrü bir yılı geçmedi. Lâkin kısa hâkimiyetlerine rağmen Uygur millî hüviyetinde derin te’sirler bıraktı. Ardından Çin Milliyetçi Partisi’nin azınlıklara karşı tatbik ettiği asimilasyona bir aksülâmel olarak “İli Ayaklanması” gerçekleştirilip, Ali Han Töre liderliğinde “Doğu Türkistan Cumhuriyeti” ilân edilse de Çin Komünist Partisi’nin 1949’da dizginleri ele almasıyla bölge Mao’nun kontrolüne geçti.
Çin, bu târihten itibâren Uygurları siyâsî, sosyal ve iktisâdî açıdan baskı altında tutarak içtimâî gelişimlerini engellemeye çalışmaktadır. Her ne kadar Mao’nun ölümünden sonra devlet kapitalist modeli benimsese de kendi sınırları içerisinde komünist nizâmı ayakta tutmaya çalışıyor.
Bu, siyasî muhaliflerini hapsetmede, internet kullanımını yasaklamada ve yazılı-görsel basına sansür uygulamada kendisini açıkça göstermektedir.
En son 5 Temmuz 2009’da yaşanan büyük katliam ile birlikte yargısız infazlar, işkenceler, doğum kontrolü politikaları, Uygur dilinin yasaklanması gibi akla hayâle gelmeyecek olan baskı ve zulümler birbirini tâkip ediyor.Bilhassa Kur’an eğitiminin yasaklanması, câmilerin diğer din mensuplarına da tahsis edilmesi asıl maksadın ne olduğunu ortaya çıkartıyor. Hakîkatte bütün mes’ele İbn-i Sînâ, Kaşgarlı Mahmud, Fârâbî, Şâh-ı Nakşîbend mayasını oluşturduğu bir medeniyetin izlerini silmek.Unutmamak gerekir ki zulümle iman pâyidâr olmaz ama adâletle küfür pâyidâr olur.Bu sebepten dünyanın gözü önünde icrâ edilen bu zulme daha fazla sessiz kalmak uygun değildir.

Uygur türklerine yapılanlar

Çin sayısı 1 milyonu aşan Müslüman Uygur Türkünü Çin'in 'eğitim merkezi' olarak dünyaya lanse ettiği toplama kamplarında tutuyor.Sincan bölgesinde ve Çin'in değişik yerlerinde gerçekleşen saldırıların ardından bu eylemlerden Uygurları sorumlu tutan Çin, 2014 yılından itibaren 'teröre karşı halk mücadelesi' adı altında yeni bir süreç başlattı. Ancak Uygurlara yönelik kültürel ve dini kısıtlama ve baskılar 2009 yılından itibaren giderek hız kazandı.

Erkeklerin sakal bırakması ve kadınların uzun kıyafet giymesi kısıtlanırken halkın düğünlerde alkol kullanmaya zorlanması da bu uygulamalardan bazıları.

Uygur türklerinin dilinden çin zulmü

Kayrat samarkan(uygur türkü)

Kayrat:"Sorgulama sırasında ağır işkence gördük, ufacık hücrelerde çok sayıda insan bir arada tutulduk ve kimilerini intihara sürükleyen Komünist Parti rejiminin acımasız uygulamalarına maruz kaldık."

Şu anda Kazakistan'da yaşayan Kayrat, 2017 yılının ekim ayında ziyaret amaçlı Doğu Türkistan'a döndüğünde hemen bir yerel polis karakoluna çağrılmış.

Metal bir sandalyeye zincirlenerek 3 gün boyunca uykusuz bir şekilde sorgulandığını dile getiren Kayrat, sorgu sırasında sık sık, Çin'den neden ayrıldığı, Kazakistan'da ne iş yaptığı ve hangi sıklıkla camiye gittiğinin defalarca sorulduğunu belirtti.

Sorgusu tamamlanınca da kendisine Kazakistan'a yakınlığı nedeniyle 3 ile 9 ay arasında Altay bölgesindeki bir "yeniden eğitim merkezine" gönderileceği tebliğ edilmiş.

Toplama kampında 15 kişinin kaldığı bir hücreye konulmuş. O andan itibaren de günlük rutin Çince şarkılar ezberleyip söylemiş, Çince yazılar yazmış, Komünist doktrinler okumuş ve her gün Çin Komünist Partisi hakkında saatler süren konuşmaları dinlemek zorunda kalmış.

Şu anda 30 yaşında olan Kayrat, "Beni alıp bir odaya götürdüler, metal, sandalyeye benzer bir cihaza bağladılar. Bu cihaza zincirlendiğinizde ayakta kalıp hareket edemiyorsunuz. Göğsünüz açıkta kalacak şekilde kollarınızdan metal cihaza bağlanıyorsunuz. Cihaza bağlı kaldığım 6 saat sonra tüm vücudum perişan haldeydi. Sadece 10 dakika bu cihaza bağlı kaldıktan sonra bedeniniz dayanamaz hale geliyor. Hareket ettikçe demirler vücudunuza temas ediyor. 6 saat sonra ise acı dayanılmaz hale geliyor." dedi.

Kamp şartlarına daha fazla dayanamayan Kayrat Samarkan, 3 ay sonra intihar edince kendini toplama kampının revirinde bulmuş. 2018'in şubat ayında kamptan salıvermişler ve mart ayında da Kazakistan'a gitmesine izin verilmiş.

Ve bunun gibi daha nice uygur türkü bu hallerde yaşam mücadelesi veriyor.

Bursa'da ikamet eden uygur türkleri

Bursa'da yaşayan Uygur Türkleri, Uygur Türklerinin Çin hükümetinden gördüğü zulmü anlattı.

Tayyare Kültür Merkezinde bir araya gelen Uygur Türkleri Doğu Türkistan'da Çin Hükümetinin Uygur Türklerine yaptığı asimilasyonu anlatıp Doğu Türkistan için destek istedi. Programda konuşan Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Öğretim Üyesi Alim Can İnayet, "Bende Uygur Türküyüm. Bugün Doğu Türkistan'ın en büyük sıkıntısı mevcudiyetinin korunması meselesi Doğu Türkistan Çin tarafından işgal edilmiş bir toprak Çin hükümeti bu bölgede yaşayan Müslüman Türk toplumunu imha etme politikası güdüyor. Bugün orada yapılan bütün uygulamalar soykırım politikasıdır. Bu politika devam ediyor. Sıkıntımız çok büyük Uygun Türkleri tarih sahnesinden silinmeyle karşı karşıyadır. İnsan hakları ihlali konusunda çok büyük ihlaller var Çin Hükumeti asimilasyon merkezli politikalar güttüğü için oradaki Müslüman Türkleri kamplara zorla göndererek burada beyin yıkama programına tabi tutuyor. Daha çok Çin milli kimliğini benimsemesini istiyorlar. Biz Müslüman Türküz Uygur Türk'ü Müslüman ve Türk kimliğinden vazgeçmek istemiyor. Biz Uygurlar destek istiyoruz. Bugün 2 milyon Doğu Türkistanlı Türk çeşitli kamplarda sözde eğitim kampı dedikleri Nazi kamplarında büyük işkenceler görüyor. Orada dönüştürülmeye çalışılıyor. Müslüman ve Türk Uygurları oradaki İpek yoluna engel olarak görüyorlar. Uygurları yok etmek istiyorlar" dedi.

İlgili görseller


Uygur türk'ü ozan Abdurehim heyit

Doğu Türkistanlı Türk Şair ve Müzisyen (D. ? – Ö. 8 Şubat 2019, Doğu Türkistan / Çin). Çin yönetiminin şarkılarından dolayı Nisan 2017’de sekiz yıl hapis cezası verdiği ‘Dutar’ın Kralı’ lakaplı Türk ozan Abdurehim Heyit, ağır cezaevi koşullarına iki yıl dayanabildi. Çin’de hapis yatan, toplama kampında tutulan Doğu Türkistan’ın dünyaca ünlü halk ozanı Abdurehim Heyit’in 8 Şubat 2019 günü cezaevinde vefat ettiği açıklandı.

Doğu Türkistan'da baskı, zulüm ve işkenceler can alırken, son acı haber, Türk dünyasının gür sesi Abdurehim Heyit'ten geldi. Türkiye onu, "Karşılaşınca", "Atalar" ve "Uçraşkanda" adlı şarkılarıyla tanıdı. Bu şarkılar yüzünden Çin yönetimi tarafından sekiz yıl hapis cezasına çarptırılan Abdurehim Heyit, tutuklu bulunduğu cezaevinde ağır işkencelere maruz kaldı. Bir süredir sadece oğlunun ziyaretine izin veren Çin yönetimi, Heyit'in öldüğünü duyurdu.

                              ...

Türkiye'nin uygur türkleri tutumu

Türkiye'nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilci Yardımcısı Serhad Varlı, Türkiye'nin Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Uygur Türkleri konusunu Çin ile ''diyalog ve ikili görüşmeler'' yoluyla ele almaya önem verdiğini söyledi.

BM Genel Kurulunun insan hakları konularını ele alan 3'üncü Komitesi'nde konuşan Varlı, Sincan'daki Uygur Türklerine yönelik insan hakları ihlallerini Çinli yetkililerle her seviyede görüştüklerini belirtti.

Türkiye'nin, Uygur Türklerinin Çin'de eşit haklara sahip vatandaşlar olarak barış ve refah içinde yaşamaları, temel insan haklarına saygı gösterilmesi ve dini özgürlükler ve kültürel kimliklerinin korumasının garanti altına alınmasına dair beklentilerini Çin makamlarına ilettiğini aktaran Serhad Varlı, "Türkiye, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Uygur Türkleri konusunu Çin ile diyalog ve ikili görüşmeler yoluyla ele almaya önem veriyor." dedi.

Çin hükümetinden BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet'nin Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ni ''tam teşekküllü ve engelsiz'' şekilde ziyaret etmesine izin vermesini beklediklerini dile getiren Varlı, Türkiye'nin de Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ne bir delegasyon gönderme hazırlıklarını sürdürdüğünü kaydetti.

insan hakları komisyonu ne diyor ?

BM İnsan Hakları Konseyine üye 22 ülke, temmuz ayında Çin'in, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Uygur Türkleri ve diğer azınlıklara yönelik muamelesinin eleştirildiği ve kitlesel gözaltıların durdurulması çağrısına yer verilen bir mektubu imzalamıştı.

İnsan Hakları İzleme Örgütünün raporunda, son 2 yılda Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde çok sayıda kişinin "önleyici polisiye tedbir" adı altında suçsuz yere alıkonulduğu ve siyasi bakımdan tehlikeli olarak değerlendirilen bireylerin herhangi bir yargı kararı olmaksızın toplama kamplarına gönderildiği belirtilmişti.

BM ve diğer uluslararası örgütler, kampların incelemeye açılması çağrılarını yinelerken, Çin, şu ana kadar kendi belirlediği birkaç kampın az sayıda yabancı diplomat ve basın mensubu tarafından kısmen görülmesine izin verdi. Çin makamları, BM yetkililerinin doğrudan bilgi almak amacıyla bölgede serbestçe inceleme yapma talebini ise geri çeviriyor.

-30 ekim 2019 yazılı haber.

Genel analiz

Tüm bu gelişmelerde ve yazılı bir çok belgede de gördüğümüz üzere çin uygur türklerinin bağımsızlığını elinden alarak onlara türlü zulümler etmekte ve Uygur türkü müslüman binlerce insanı vahşice katletmektedir.Bm insan hakları komisyonu gibi birçok komisyon bu konuda duyarsız kalmadığını gösterse de yeterince etkin olamamıştır.Neticeye varılmıyor zulümler ise hala devam ediyor...

Tüm dünya devletlerinin sessizliğine şaşırmamak lazım.Sonuçta bu vahşetlerin bir çoğunu başka yerlerde başka şekilde de kendileri icra ediyor.Ancak türkiyenin sessizliği beni ve benim gibi düşünen milyonları derinden üzmektedir.Bugün ortadoğu da savaştan kaçan 3_4 milyona aşkın insan için askeri,maddi,diplomatik desteğini esirgemeyen Türkiye neden uygur türklerine gelince bu çin'in sorunu diyerek işin içinden çıkıyor ? Bence mesele ne biliyor musunuz ?Türk'üm diyemeyen arap sevdalısı bir insan kitlesine sahip olmamız.Diyeceklerim bu kadar insallah en kısa sürede doğu türkistan içinde birşeyler yapılır...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YİĞİT ANA: NENE HATUN

KORKUSUZ: NECDET SEVİNÇ

TÜRK BAYRAĞININ TARİHÇESİ