KKTC:YAVRU VATAN

               

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti veya Kuzey Kıbrıs. Akdeniz'de bulunan en büyük üçüncü ada ve Anadolu yarımadasının 65 km güneyindeki Kıbrıs adasının kuzey kısmında yer alan de facto bağımsız devlet. Bağımsızlığı Türkiye dışında hiçbir ülke tarafından tanınmaz. 

Kuzey kıbrıs'ın geçmişi

Kıbrıs, tarih boyunca Orta Doğuya açılmak isteyen devletler için, vazgeçilmez stratejik ve ticari bir üs olarak görülmüştür. Kıbrıs, etrafını saran bölgelere “bölgesel ve stratejik güç” olma yolunda bir açılım sağlar.

Coğrafi konumu göz önüne alınarak, İskenderun Körfezi’ne doğru uzanan bir uçak gemisine benzetilen Ada, her dönem stratejik önem ve özelliğini korumuştur. Adayı elinde bulunduran güç, her zaman Türkiye’den Mısır’a, Lübnan’dan, İran’a kadar olan bölgeyi kontrol etmiştir.

Akdeniz’in üçüncü büyük adası olan Kıbrıs’ın en yakın komşusu Türkiye’dir. Kıbrıs, Güney Anadolu sahillerinden 70, Suriye’den 100, Mısır’dan 400, Yunanistan’dan ise 965 kilometre uzaklıktadır.

Kıtaların oluşumunda, Anadolu ile birleşik olan adanın Türkiye’nin İskenderun bölgesinden koptuğu uzmanlarca ifade edilmektedir. Tarihçiler, Kıbrıs’ın ilk halkının büyük bir ihtimalle Anadolu kıyılarından gelip Adaya yerleştiklerini dile getirmiştir.

Doğu Akdeniz’de stratejik konumu nedeniyle ada, bölge ve bölge dışı devletler arasında mücadele sebebi olmuştur. Sırasıyla; Fenikeliler, Hititler, Deniz Kavimleri, Asurlular, Mısırlılar, Persler, Büyük İskender, Ptolemeler, Romalılar, Bizanslılar, Katolik Krallar ve Venedikliler adayı egemenliği altına almışlardır.

1517 yılından itibaren Ada üzerinde Türk egemenliği hukuken kurulmuş, binlerce Türk aile adaya göç etmiş ve Kıbrıs bütün tarihi boyunca kesintisiz en uzun süre olan 361 yıl Türklerin hakimiyeti altında kalmıştır.

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda yenilen Osmanlı İmparatorluğu, Adayı, 1878’de İngiltere’ye geçici olarak bırakmıştır. I. Dünya Savaşı başlangıcında İngiltere, Kıbrıs’ı tek taraflı olarak ilhak etmiştir. Türkiye, Ada üzerindeki İngiliz egemenliğini   Lozan Antlaşmasıyla tanımıştır. Bu tarihi gelişim içinde hiçbir zaman Yunanistan’ın olmayan Kıbrıs’la Yunanlıların ilgilenmesi,1791’de ortaya atılan “megalo idea” (Büyük Ülkü) ile başlamıştır. Kilise tarafından desteklenen bu düşüncenin amacı; Türk Milleti’ni yaşadığı topraklardan atmak, “Büyük Yunanistan”ı kurmaktır.

“Türk Kurtuluş Savaşı” ile 1922’de Yunanlılar Anadolu’dan atılmasıyla ve “1974 Kıbrıs Barış Harekâtı” ile Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakının önlenmesiyle iki büyük yenilgiye uğrayan “Yunan megalo idea”sı ve emperyalist güçler, savaşla elde edemediği hedefleri masa başında kirli oyunlarla kazanmaya çalışmaktadır.

Türkiye, 1974 Kıbrıs Barış harekâtında mali yükümlülüğü ve ambargoları dahi göze aldığı halde asla Ada’da yaşayan Türk halkının güvenliğini ve egemenlik hakkını taviz ve pazarlık konusu etmemiştir. Bugün adada barışı ve adada yaşayan Türk toplumunun güvenliğini sağlamak amacıyla TSK’ni temsilen bulunan unsurların vazifesi, “Kıbrıs’ta güvenilir bir barış antlaşması sağlanana kadar, sorumluluğuna verilmiş olan bölgede, garantör devletlerden biri olan Türkiye’nin hak ve menfaatlerini, KKTC’nin varlığını ve toprak bütünlüğünü korumaktır”.

Kıbrıs barış harekatı

Kıbrıs Barış Harekatı askeri kod adı Atilla Harekatı olan ve 20 Temmuz 1974'te başlayan, 18 Ağustos 1974'te sona eren, 4 hafta 1 gün süren ve Kıbrıs Adası'na yapılmış Türk askeri barış operasyonudur. 

Kıbrıs barış harekatı nedenleri

15 Temmuz 1974'te Kıbrıs'ta askeri darbe gerçekleşti. Yunanistan'daki askeri cuntanın emri ile gerçekleştirilen darbe Kıbrıs Millî Muhafız Ordusu, Yunan-Rum paramiliter ordusu EOKA-B ile beraber organize edildi. Darbenin sonucunda Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Başpiskopos III. Makarios görevden alındı ve yerine EOKA-B'nin lideri Nikos Sampson getirildi. Darbenin amacı Kıbrıs'ta Yunan ilhakının gerçekleştirilmesi ve Kıbrıs Helenik Cumhuriyeti'nin kurulmasıydı.

Kıbrıs'ta yapılan darbe, Lefkoşa'daki Türk Büyükelçiliği tarafından şifreli mesajla Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanlığo'na iletildi. 1960 yılında imzalanan Kıbrıs Cumhuriyeti Garanti Antlaşması'nın garantör ülkesi olan Türkiye, bir diğer garantör ülke olan İngiltere ile ortak bir operasyon gerçekleştirmek için durumu görüştü. İngiltere'nin destek vermemesi halinde Türkiye tek başına askeri operasyon gerçekleştirme kararı aldı.

16 Temmuz 1974'te Dış İşleri Bakanlığı, ABD ve İngiltere Büyükelçilikleri'ne durumu bildirdi. Dönemin başbakanı Bülent Ecevit, muhalefet partileri liderleri ile durumu görültü ve bir gün sonra müzakereler için Londra'ya hareket etti. 

Bülent Ecevit önderliğindeki Türk heyeti, dönemin İngiltere başbakanı Harold Wilson, İngiltere Dış İşleri Bakanı James Callaghan ve ABD Dış İşleri Bakan Yardımcısı Joseph Sisco ile Kıbrıs meselesini görüştü. Fakat İngiltere ve ABD, Türkiye'ye destek vermedi. 18 Temmuz 1974'te Türk heyeti Ankara'ya geri döndü. 19 Temmuz 1974'te Kıbrıs'taki durum Genelkurmay Başkanlığı'ndaki komutanlarla görüşüldü ve görüşmenin ardından Bakanlar Kurulu oy birliği ile Kıbrıs'a askeri müdahale kararı aldı.

Kıbrıs barış harekatı sonuçları

Temmuz 1974'teki ilk askeri müdahalede Kıbrıs'ın yüzde 3'ü Türk kuvvetleri tarafından ele geçirildi. Kıbrıs'taki Yunan askeri cuntası ve Kıbrıs Cumhuriyeti'ndeki Nikos Sampson görevi bıraktı. Yunanistan'da yönetim sivil iradeye devredildi. Fransa'da 7 yıldır sürgünde olan Konstantin Karamanlis Yunanistan'a geri çağırıldı ve 24 Temmuz 1974'te hükümeti kurdu. Böylece Yunanistan'da 1967'den bu yana süren askeri cunta yönetimi sona erdi.

Kıbrısta İkinci bir harekat

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 353 sayılı kararının 5. maddesi kapsamında Türkiye, Yunanistan ve İngiltere taraflarının, Kıbrıs'ta anayasa düzeninin tekrar kurulması için görüşmelere başlaması gerekiyordu. 25 Temmuz 1974'te Birinci Cenevre Konferansı başladı ve 6 gün sürdü. 30 Temmuz'da Cenevre Antlaşması imzalandı. Üç ülkenin de dış dişleri bakanı Kıbrıs'ta Türk ve Rum olmak üzere iki otonom yönetimin mevcudiyetini kabul etti. Bu sebeple ortaya çıkabilecek sorunları görüşmek için anlaşma sağlandı.

İkinci Cenevre Konferansı'nın görüşüleceği 8 Ağustos 1974 tarihine kadar Rum ve Yunan askerlerinin Türk bölgelerinden çekilmeleri gerekiyordu fakat askeri birlikler bu bölgelerden çekilmedi. Türk bölgelerine saldırılar düzenlendi, kuşatıldı ve birçok Türk esir alındı.

8 Ağustos 1974'te İkinci Cenevre Konferansı başladı. Türk heyeti, Kıbrıs'ta coğrafi esasa dayalı federatif devlet kurulmasını önerdi fakat Rum tarafı bu öneriyi reddetti. Türk tarafı, Rum tarafına zaman kazandırmamak ve Türk bölgelerine yapılan saldırıları engellemek amacıyla 14 Ağustos'ta ikinci harekatın başlaması için anlaşmaya vardı. 

Kıbrıs barış harekatı parolası

Cenevre'deki görüşmelerden sonuç çıkmayınca dönemin başbakanı Bülent Ecevit, dönemin dış işleri bakanı Turan Güneş'e ''Ayşe Tatile Çıksın'' parolasını iletti ve 14 Apustos 1974 günü saat sabah 04:30'da Kıbrıs'taki Türk birlikleri harekete geçti.

15 Ağustos 1974'te Kıbrıs'ın yüzde 38'i ele geçirildi. Rum kuvvetleri bu gelişmeyle beraber geri çekilmek zorunda kaldı fakat geri çekilirken Türk köylerini yaktılar ve insanları katlettiler. 

Kıbrısta Yapılan katliamlar ve izleri

Dünya basını katliamları da çok objektif bir şekilde aktarmıştır. İşte örnekleri:

Almanya'nın Sesi Radyosu-30.7.1974:

"İnsanlık aklı, Yunanlıların Kıbrıs'ta yaptığı bu cellatlığı asla kabul edemez. Türk evlerine giren Yunan-Rum Milli Muhafızları, kadın ve çocuklar üzerine mermi yağdırıyor, büyükleri boğazlıyor ve yakaladıkları Türk kadınlarının hepsinin ırzına geçiyorlardı..."

ABD, UPİ Ajansı Kıbrıs Muhabiri, Görgü Tanığı-24.7.1974:

"Yunanlılar, Limasol'da bir çok kadın ve çocuğu öldürdü. Yol üstünde 20 çocuk cesedi gördüm. Yunanlı askerler evlerine girip kadın öldürmek için akbabalar gibi beklemektedirler".

France Soir Gazetesi Muhabiri, Görgü Tanığı-24.7.1974:

"Son derece utandırıcı olayları kendi gözlerimle gördüm. Rumlar Türk camilerini yaktılar ve Mağusa civarındaki köylerde bulunan Türk evlerini ateşe verdiler.Silahı ve savunması olmayan Türk köyleri Rum çapulcular tarafından yaratılmış vahşet havası içinde yaşamaktadırlar... Ellerinde bazukaları olan Rumlar, Türk köylerinde büyük kargaşıklıklara sebep olmaktadırlar. Rumlar'ın bu hareketleri insanlık namına utanç vericidir."

Washington Post Gazetesi Muhabiri, Görgü Tanığı-30.7.1974:

"Larnaka yakınındaki Alaminos Köyü'nde 25 ile 55 yaşları arasında 14 Türk öldürülmüş ve cesetleri buldozerlerle bir çukura doldurulmuştur. Limasol yakınında küçük bir Türk köyüne Rumlar'ın yaptığı bir baskın sonucu 200 kişiden 36'sı öldürülmüştür. Rumlar, Türk Kuvvetleri gelinceye kadar tüm Türklerin öldürülmesi için emir aldıklarını söylemektedirler".

Almanya'nın Sesi-30.7.1974:

"İnsan aklı Rum katliamını anlayamaz. Mağusa Bölgesinin etrafındaki köylerde Rum Milli Muhafız askerleri akıl almaz şekilde vahşilik örnekleri gösterisi yaptılar. Türk köylerine girerek, merhametsizce kadın ve çocukları kurşun yağmuruna tuttular. Bir Türk'ün boğazını kestiler."

London Times-22.7.1974:

"Binlerce Türk rehine olarak tutulmaktadır. Türk kadınlarının ırzına geçildi ve Türk çocukları yollarda öldürüldü. Leymosun'da Türk tarafı yakıldı. Olaylar Kıbrıs Rumları tarafından teyid edildi."

Jhon Akass, The Sun Gazetesi Muhabiri, Görgü Tanığı-30.9.74:

"Muratağa Köyü'nün Türk sakinleri 16 Ağustos'ta katledilmişlerdir. Ekserisi ihtiyar, kadın ve çocuklardan oluşmuştur. Bunlar Türk taarruzunun ikinci gününde komşu

köylerdeki üniformasız Rumlar tarafından öldürülmüşlerdir.Cesetlerin sadece 1 metre gibi az bir derinlikte kalabildiği bu ölüm çukurları kendilerine kazdırılırken öldürülmüşlerdir. Bu asla bir harp olamaz. Bu olsa olsa bir alçaklık olabilir."

Hans Janitscher, Sabah Gazetesi-25.7.1974, Dünya'daki Sosyal Demokrat Partilerin bir merkezi kuruluţu olan Sosyalist Enternasyonal Örgütü Genel Sekreteri, Görgü Tanığı:

"Yunan tarafları Nikos Sampson'un emrindeki muhafız gücü son hafta içinde iki bini aşkın Makarios taraftarı Kıbrıslı Rum'u darbe sırasındaki çarpışmalarda ve darbeden sonra idam ederek öldürdü".

Lars Harkanson, BM Barış Gücü Kıbrıs Temsilcisi-Ekim 1974:

Rumların yaptığı Atlılar Köyü Katliamı:

"Ömrüm boyunca böyle bir facia, böyle bir barbarlıkla karşılaşmadım. Hayatımda böyle şey görmedim. Çok memnunum ki, olayın soruşturması görevi bize verildi. Zira, bütün dünya bu vahşeti Barış Gücü'nün ağzından öğrenmiş olacaktır".

BAD,UPI Ajansı muhabiri, Görgü Tanığı-23.7.1974:

"Rum askerleri etrafa ateş saçıyordu. Bir eve girdim Rumlar bir Türk kadınına tecavüz ediyorlardı. Gözlerimi kapadım, kaçtım."

Varţova Radyosu-23.7.1974:

"Yunan subayları yönetimindeki Lefke ve Baf'da Türk halkına yapılan kanlı saldırı ve vahşeti bütün dünya lanetlemektedir".

The Newyork Times muhabiri, Görgü Tanığı-1.8.1974:

"Serdarlı ve Gönendere köyündeki Türk evleri yakılıp, yıkıldı, yağma edildi, hayvanlar Rumlar tarafından çalındı."

David Lancashinge, AP Ajansı Muhabiri, Görgü Tanığı-1.8.1974:

"Muratağa köyü dışında 20'den fazla Kıbrıslı Türk erkek, kadın ve çocuğun bulunduğu toplu bir mezar açılmıştır.

Bu, Kıbrıs'taki harbin bitiminden bu yana tesbit edilen sivillere karşı yapılmış en büyük mezalimlerden biridir."

ABD,CBS Televizyonu Muhabiri, Görgü Tanığı-29.1.1974:

"Lefkoşa'da bir çöplükte 88 Kıbrıslı Türk'ün cesedi bulundu. Bu Türklerin tümü Rum ve Yunanlılarca kurşunla delik deşik edilerek öldürülmüş ve öldürülmeden önce tellere bağlanmış. Cesetlerden kiminin başı gövdeden koparılmış".

Bugh Dixion, Kıbrıs'daki Birleşik Krallık Vatandaşları Derneği Başkanı, Görgü Tanığı, Evening Standart Gazetesi-1.8.1974:

"Kıbrıs savaşında Türk'e bir bardak su veren seksen yaşındaki bir İngiliz kadını Garturede Loigh, Rum Ulusal muhafızı kasıtlı olarak hunharca öldürüldü."

İngiliz Sun Gazetesi Muhabiri, Görgü Tanığı-3.9.1974:

"Muratağa faciasını gördüm. Bu çeşit vahşiyane hareketlerin yorumlaması çok değişik oluyor. Ancak, Muratağa'da vahşice bir cinayetin işlendiğinden başka ne söylenebilir? Rumlar ile Yunanlıların yaptıkları bir alçaklıktır."

Die Welth Gazetesi Muhabiri, Görgü Tanığı-26.7.1974:

"Limasol'da Rum Muhafız Gücü askerleri bir köpek sürüsü gibi Türk köylerine baskınlar düzenleyerek, katliam yapmışlardır. Bu olaylar insanlık dışıdır.

Bild Gazetesi Muhabiri, Görgü Tanığı-26.7.1974:

"Rumlar Türk köylerine kana susamış caniler gibi baskınlar yaparak sivil halkı feci şekilde öldürdüler".

Die Zelt Gazetesi Muhabiri, Görgü Tanığı-19.8.1974:

"Rum ve Yunanlılar Baf ve Mağusa'da darbe aleyhtarı Rumlara ve Türklere karşı katliama girişmişlerdir."

Bernard Nicolas, AFP Ajansı Muhabiri, Görgü Tanığı-11.2.1974:

"Atlılar köyünde bir çukura doldurulmuş, Rumlarca katledilen Türklere ait cesetler çıkarılmıştır."

Cunnar Hilson Expressen Gazetesi Muhabiri, Görgü Tanığı-11.2.1974:

"Muratağa, Yunan askerleri ile Kıbrıslı Rumların geçen Ağustos'ta 83 Türk erkek, kadın ve çocuğu öldürdükleri katliam köyünde bugün sadece 15 kişi yaşıyor. Muratağa'da kalan 15 kişi için artık hayat yok. Onların yaraları öyle kolay kapanacak gibi değil".

Aligis (Rum), Almanya'nın Sesi Radyosu, Görgü Tanığı-24.7.1974:

"Limasol'dayım bir okula sığınmış 14 Türk vardı. Rum Ulusal Muhafızları okulu kuşattılar ve Türkler teslim olunca hepsini teker teker kurşunlayıp öldürdüler".

Kurt Lariken, Die Welt Gazetesi Muhabiri, Görgü Tanığı-24.7.1974:

"Rum ulusal birlikleri Türk köy ve kasabalarda kadın, çoluk, çocuk bütün sivil halkı gaddarca öldürüyorlardı."

UPI-20.8.1974:
"Her saat yeni hendekler ve sayısız cesetler bulunmaktadır. Bu iţe dayanmak zordur". The Washington Post-13.7.1974:

"Leymosun'a yakın bir köye Rumlar tarafından yapılan bir saldırı neticesinde 200 kişilik nüfusun 36'sı öldürüldü. Rumlar Türk ordusu vasıl olmadan önce Türk köylerinin sakinlerini öldürmek emri aldıklarını söylediler".


Kanlı noel
Kanlı Noel, 20 Aralık ya da 21 Aralık 1963 tarihinde Kıbrıs Türklerine karşı başlatılan silahlı saldırılara verilen isimdir. Adadaki toplumlararası çatışmaların başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Olaylarda toplam 364 Kıbrıs Türkü ile 174 Kıbrıs Rumu hayatını kaybetmiştir.

Banyo katliamı
Türk Silahlı Kuvvetleri’nden Tuğgeneral rütbesiyle emekli olan Nihat İlhan, 1963 yılında o dönem adı Kıbrıs Türk Alayı olan Kıbrıs’taki 650 kişilik Türk gücünün doktoruydu. Kıbrıs tarihine Kanlı Noel diye geçen Rumların silahlı saldırılara başladığı 20 Aralık 1963’teki, Türk Alayı’nda görevi başındaydı. 24 Aralık gecesi Rumlar, Lefkoşa’nın Kumsal semtinde Binbaşı Nihat İlhan’ın evine baskın düzenledi. Rum saldırganlar, Nihat İlhan’ın 3 küçük oğlu, Kutsi, Murat, Hakan ve eşi Mürüvvet’i saklandıkları banyoda küvetin içinde kurşun yağmuruna tutarak katletti.

İkinci harekatın sonuçları

Yunan Temyiz Mahkemesi askeri cunta yönetimi hakkında açılan dava sonucu 21 Mart 1979'da şu kararı verdi:

''Zürih ve Londra antlaşmalarına göre Kıbrıs'a yapılan Türk askeri müdahalesi yasaldır. Türkiye, yükümlülüklerini yerine getirme hakkı olan garantör devletlerden biridir. Esas suçlular darbeyi hazırlayan ve icra eden ve bu suretle de bu müdahalenin koşullarını hazırlayan Yunan subaylarıdır.''

Kıbrıs Barış Hareketi sonucu Türk Silahlı Kuvvetleri'nden 415 kara, 65 deniz, 5 hava ve 13 jandarma olmak üzere toplamda 498 şehit verildi, 1200 kişi de yaralandı. 1672 Kıbrıs Türkü şehit oldu. Rum ve Yunan tarafında 4 bin kişi öldü, 12 bin kişi yaralandı.

Hareketl ilgili görseller


Kuzey Kıbrıs'ın önemi

1- Ege Denizi, Yunan Denizi ve Akdenize Türkiye için hakim bir bölge olup, Tarihi, Kültürel, Ekenomik bağlarımız olan Kuzey Afrika (Mısır, Libya, Cezair,Tunus), Ortadoğu (Suriye, Lübnan, Filistin-Gazze) ülkeleriyle aramızda bir sıçrama tahtasıdır.

2- Olası bir savaş durumunda Çanakkale Boğazı ve Batı Anadolunun hava ve deniz çıkış koridorları Yunanlılarca tecrit edilerek Çanakkale boğazı da kısmen kapatabilir. Ege Adaları, Anadolu'ya yapılacak bir çıkarma ve saldırıyı kolaylaştırır.

3-Bu adalar Balkanlar ve Doğu Avrupa’dan gelecek herhangi bir istila hareketi için stratejik bir köprübaşıdır.

4-Bu bölgenin iklimi her türlü askeri harekat koşullarına uygun olduğundan düşman saldırılarına sürekli açıktır.

5-Balkanlardan yapılacak askeri bir harekat bölgenin coğrafi koşullarından dolayı kısa zamanda Trakya ve Batı Trakyanın işgalini, oradan da Ege Denizine inişini kolaylaştırabilir.

6- Adalar Yunanistan’ın ve Yunanlılarla birlikte olan koalisyon güçlerinin olası savunma gücünü arttırır, Türkiye’nin Deniz ve Hava gücünü zafiyete uğratabilir.

7- Kıbrıs, Girit ve Rodos Adaları  Doğu Akdeniz ve Süveyş'in kontrolü, Rodos ve Sakız ise Anadolu'ya karşı yapılacak bir harekat bakımından ve Ege Denizi'ni kontrol etmeleri sebebiyle bizim için  her zaman stratejik olarak kalacaktır.

8- Doğu Akdeniz’in, Süveyş Kanalı'nın, Ege Denizi'nin, Akdeniz ve Eğe Bölgesi'nin savunması için Kıbrıs askeri, ticari ve savunma açısından hayati bir önem arzetmektedir.

9- Kıbrıs’ın güneyinde büyük Gaz ve Petrol rezervleri bulunmuştur. İsrail ile Kıbrıs Rum kesimi KKTC ‘nin de hakkı bulunan bu bölgede, uluslar arası hukuku çiğneyerek buradaki gaz ve petrol yataklarını tek taraflı işletmeye hazırlanmaktadır. Bu da bu bölgede çıkabilecek büyük bir gerilimin habercisidir. Garantör ülke olarak Türkiye’yi bu konu birinci derece ilgilendirmektedir.

10- Doğu Akdeniz'de Korsanlık yapan İsrail Donanma ve savaş uçaklarının Güney Türkiye, KKTC hava ve deniz sahanlığını tehdit eder bir konuma gelmesi Türkiye’yi ciddi ve kalıcı tedbirler almaya zorlamaktadır.

11- KKTC’nin 37 yıldır halledilmeyen sorunlarının halledilmesi, uluslararası kuruluşların insafına bırakılmaması, Türkiye’nin batı ve güneyinin kontrol altına alınabilmesi için daha bunlar gibi askeri, siyasi, ekonomik, dış politika ve güvenlik konularında Türkiye’nin elinin güçlü olabilmesi için Kıbrıs meselesi asla başkalarının insiyatif ve iradesine terk edilemeyecek kadar ciddi bir ülke sorunudur.

12- Coğrafi açıdan Anadolu’nun bir uzantısı doğu Akdeniz ve Ortadoğunun kontrol kulesi niteliğinde olan bu ada yabancı güçlerin eline bırakılamaz.

13- Kıbrıs'sız bir Türkiye düşünülemez, Türkiye'siz bir Kıbrıs Anadolu'nun bağrına saplanmış bir süngü gibidir.

Kıbrıs sorunu egemenliğimizi tehdit eden Türkiye’nin 1.Derecede acil ve kalıcı çözüm bekleyen hayati meselelerinden birisidir.Uzatmaya, savsaklamaya ve geçiktirmeye uluslararası kurum ve kuruluşların insafına bırakılmaya gelmez.

Kuzey kıbrıstan görseller

 
Son olarak birşeye değinmek istiyorum.O meşhur mağusa limanı türküsü nasıl ortaya çıktı ? Hiç sorduk mu ? Gelin hep beraber bi hüzünlü hikayeye bakalım...

Mağusa limanı türküsü hikayesi

Mağusa, jeopolitik konumu oldukça önemli olan Kıbrıs’ın, en önemli liman kentlerinden birisidir. Takvim yaprakları 1943 senesini gösterdiğinde Kıbrıs henüz kuzey ve güney olarak ikiye ayrılmamışken yaşanır bu hazin olay.

Mağusa Limanında Hamal Olarak Çalışan Arap Ali;

Mağusa limanında hamal olarak çalışan ve teninin esmerliğinden dolayı Arap lakabını almış, Arap Ali’nin hikayesidir bu. Genç yaşta evlenen ve birde çocuğu  olan, güçlü, kuvvetli  bir delikanlıdır Arap Ali. Ali Hemen hemen her akşam işini bitirdikten sonra çalıştığı limanın hemen yakınında bulunan bir meyhaneye gider ve orada günün yorgunluğunu atmak için bir şeyler içer ve evine gidermiş.

Yine bir akşam Ali iş çıkışında meyhaneye gitmiş. Bu sefer girdiğinde meyhanede  bir uğultu kahkaha ve saygısız tavırlar sergileyen İngiliz sömürgesine ait 7 Hint askerlerini görmüş. Bakışlarını  askerlerin üzerine odaklayan Ali’nin bakışlarından rahatsız olan Hint askerleri Ali’nin üstüne yürümüş ve beklemedikleri şekilde Ali’den dayak yiyerek meyhane den ayrılmışlar. Ve bu olay o gece tüm Kıbrıs’a yayılmış. Arkadaşları bu olaydan sonra Ali’ye hemen buraları terk et  bunlar seni rahat bırakmaz şeklinde telkinde bulunsalar da Ali’nin kaçmak hiç aklında dahi değildir. Gitmesi gerekenin onlar olduğunu söyleyen Ali içkisini içmeye devam etmiş.

Tüfeklerine Süngü Takan 7 Hint Askeri;

Ertesi gün Ali yine iş çıkışında aynı meyhaneye gider ve bu sefer meyhanede farklı bir atmosferle karşılaşır. Tüfeklerinde süngü takılı olan aynı 7 Hint askeri onu bekliyordur. İçlerinden bir tanesi Ali’ye doğru hamle yapar. Ali gelen ilk askeri yumrukla yere indirir, fakat kalan 6 askerin  süngü darbelerine dayanamaz. En son öfkeli bir şekilde Ali’nin yumrukla yere indirdiği  7. askerde Ali’ye süngüsünü saplar. Hızlıca kan kaybetmeye başlayan Ali’yi 7 Hint askeri sürükleyerek ibreti alem için  Mağusa limanına götürür. Ve orada bırakırlar olayı öğrenen Ali’nin eşi hızlı bir şekilde limana doğru koşar ve kanlar içerisinde olan Ali’nin başına gider. Ali’nin ağzından o son sözler dökülür. “iskeleden çıktım yan basa basa Mağusa’ya vardım kan kusa kusa. Mağusa limanı, limandır liman, beni öldüren de yoktur din iman”. Sözleri çıkar ve Ali o dakika canını teslim eder. Ali’nin eşi ise “uyan alım uyan uyanmaz oldun yedi bıçak yarasına dayanmaz oldun” der. Bu sözleri duyup etkilenen çevre halkı ise bu sözlerden türkü yaparlar.

Genel analiz:

Evet, Genel anlamda baktığımız zaman ata yadigarı olan bu topraklar yunan mezaliminin işkencelerine, katliamlarına uğramış ve binlerce insanımız vahşice öldürülmüştür. rumların neler yaptıkları tarihin derin sayfalarında yer almaktadır. kuzey kıbrısı sadece 1974 Kıbrıs barış hareketiyle aldığımız bir yer olarak tanımlamak hem bize hem tarihimize utanç vermektedir. Kıbrıs meselesi Türk milletinin derin yarası, binlerce masum insanın gözyaşıdır...basit bir seviyeye indirgemek kendi benliğimize ayıptır.Kuzey kıbrıs esaslı bir direnişin timsali.Türk ordusunun neler yapabileceğini dünyaya gösterdiği bir cephedir...Umarım yararlı ve güzel bir yazı olmuştur. Esenlikler ,iyi okumalar...

  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YİĞİT ANA: NENE HATUN

KORKUSUZ: NECDET SEVİNÇ

TÜRK BAYRAĞININ TARİHÇESİ